23 Ağustos 2019 Cuma

Çocuklarına en iyi örnek sensin, insan ol.

Öyle kötü bir güne uyandım ki bugün. Mutluyuz, sağlıklıyız ve henüz başımıza kaldıramayacağımız hiç birşey gelmedi evet. Bakıyorum da aslında yaşadığımızdan beri kötü günlere uyanıyoruz, haberimiz yok.
Bir küçük kız çocuğu feryat figan annesine bağırıyor ölme diye, anne çaresizce çevresinde ki insanlara ölmek istemiyorum diyor. O benim annem, o benim teyzem, o benim halam, o benim ablam, o benim kız kardeşim. Ya anlamıyor musunuz o benim ben! Ölüyoruz, kadınlar değil insanlık ölüyor. Düşünsenize bağıran sizsiniz ve sizin videonuzu çeken yine siz. Aynı toplumda aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz o insanlarla ve o insanlar yarınını düşünmeden kötüler, o insanlar seni, beni, bizi, evladını, anasını, babasını en önemlisi kendini düşünmeden kötüler. Sahi kötü biri olarak doğar mı bir insan? Ben buna inanmıyorum. İçinden çıkamadığımız işte bu dünya yapıyor, içinden çıkamadığımız işte bu toplum yapıyor. Benim oğlum! benim kızım! en güçlü benim! HAYIR! senin oğlun değil, senin kızın değil. Biziz. En güçlü değil en savunmasız sensin. Vicdanım var diye gezinen sen, hayır senin vicdanın yok. Senin vicdanını küçükken arkadaşınla kavga ettiğinde, kazanan sen olduğun zaman elinden aldılar. Senin vicdanını erkek olarak doğduğunda aslan oğlum diyerek elinden aldılar. Senin vicdanını benim kızım erkek gibi büyüdü diyerek sen kendinle gururlandığın zaman elinden aldılar. Tüm bunları sana nüksedenlere, ondan bir önceki kuşakta ona nüksetti.
Dokuz saniyelik bir videoda bir kadının boğazı kesilmiş feryat figan bağırırken gördüm bugün ve karşısında küçük bir kız çocuğu çaresiz... Ardından ne mi gördüm birkaç tane erkek çocuğuna aklı sıra oyun oynattığını zanneden birkaç ahmağın o çocuklara cinsel organlarıyla kahkalar eşliğinde benliğini kazandırdıklarını. Evet o çocuklar büyüyor. Evet o çocuklar ebeveyn oluyor. Evet bugün eşinin boğazını, kızının karşısında kesen çocuk büyüdü.
Sensin sen bütün bunların suçlusu sensin.
Çocuğunu iyi bir insan olmayı öğretmeye çalışma, iyi bir ebeyn örneği ol. Çocuğuna vicdanlı ve ahlaklı olmayı öğretme, vicdanlı ve ahlaklı ol. Çocuğuna kitap okumayı öğretme, kitap oku. Çocuğuna başarıyı öğretme, başarılı ol. Çocuğuna çevreyi kirletmemesi gerektiğini öğretme, çevreyi kirletme. Oğluna güçlü oğlum deme güçlü ol, kızına canım kızım deme can ol. Evlatlarına ahlaklı ol, iyi ol, terbiyeli ol. Çocuklarına en iyi örnek sensin, insan ol.
Yok ben bunları başaramam diyorsan, üreme!

22 Haziran 2019 Cumartesi

Öyle Günler Gördüm Ki...

Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp
Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu,
Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu.
Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp
Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışiklar gözlerimi oyardı,
Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.
Öyle günler gördum ki, duvarlar gelir dile,
Gözumde canlanırdı eşkiya masalları.
Varlığımı sarardı, hain bir isteyişle
Görmediğim yumuşak bir düşmanın elleri
Kafada çelik gibi fikirler dursa bile
Kalplerin eksik olmaz böyle zayıf halleri:
Bazen kendi kendimin elinden kurtulurdum,
Kalbimi bir çamurda çırpınırken bulurdum.
Öyle günler gördüm ki, dost dediğim insanlar
Ben yanına varınca dudağını kıvırdı.
Bir zamanlar yanımda ağız açmayanlar
Sırtımı sıvazladı, bana oğüt savurdu.
Silahsız gördüğüne saldıran kahramanlar
En alçak tekmelerle beni yere devirdi.
Ruhum bir heykel gibi düşüp parcalanırdı.
Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı.
Öyle günler gördüm ki, tabanca sakağımda
Tasarladım aydınlık dünyayı bırakmayı
Gönlüm acıklı buldu, en ateşli çağımda
Sönük bir yıldız gibi boşluklara akmayı
Tabancanın namlusu ısındı yanagımda,
Parmagım istemedi tetiğini çekmeyi
Bir sonbahar yağmuru gibi içim ağlardı
Bir şeyler fakat beni yaşamağa bağlardı.
Ey bir tane sevgilim, ben bugün yaşıyorsam
Sanma ki hayat tatlı, insanlar hoş olmustur,
Dağ başında bir kaya gibiyim şöyle dursam
Etrafım eskisinden daha bomboş olmuştur
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Seni her andığımda gözlerim yaş olmuştur
Yaşlar ki bir ırmaktır, dertleri sürür gider,
Gözyaşları içinde seneler yürür gider.
Yok olmak isteğiyle kalbim attığı zaman,
Bana: Yaşa der gibi gülen senin yüzündü.
Dizlerim bir batakta yorgun yattığı zaman
Bacaklarıma kuvvet veren senin hızındı.
Yaşaran gözlerimde, güneş battığı zaman
Sıcak bir yuva gibi tüten senin dizindi.
Sen aklıma gelince her şey gülümserdi.
Ağaçlar sarkı söyler, rüzgar tatlı eserdi.
Ey sevgilim, bilirsin benim ne çektiğimi:
Garip başimın derdi bir yürek taşıyorum.
Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı:
İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum.
Görünce gülme sakın çırpınıp aktıgımı:
Ilık ve aydınlık bir denize koşuyorum.
Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de,
Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.

26 Mart 2019 Salı

Bilme..

Rüya, bütün çektiğimiz. Rüya kahrım, rüya zindan. Nasılda yılları buldu, bir mısra boyu maceram... Bilmezler nasıl aradık birbirimizi... Bilme.. 
Ahmet Arif

Bir otobüs koltuğunda, uzun bir yolculuk sonrası farklı bir şehre kavuşmak gibiydi... Tüm sokakları denize çıkan...
Zamanı geldiğinde o uçsuz bucaksız denizin ferahlığı ile yazmak istediğim yazılar şimdi kendime kendi kendime tüm yazılarım, oysa ki ne şiirler ne yazılar yazabilirdim. Belki de yazma-malıymışım hissi düş yakamdan... Artık yazıların insanın kendisine dönüşmesi acıtıyor... Çünkü kime yazılarımla, sözlerimle dokunmak istesem anladım ki olmuyor. Erişemiyorum o noktaya, belki de dokunmuşumdur kim bilir... Vazgeçmeyi sevmezken, yola çıkmayı öğrendiğimi düşünmüşken belki de kendime açılan yola çıkmışım öyle değil mi? Belki diyorum çünkü belirsizlikler ile baş etmeye çalışıyorum. Yoruluyorum, kırılmadım yani kırılamadım fakat yoruldum. Okuduğum tüm kitaplarda altını çizdiğim yerler geliyor hep aklıma birde izlediğim repliklerden beynime kazıdığım o şahane sahneler. Mesela sınıra dayandığım hissi ya da ne bileyim Ahmet Hamdi'nin dediği gibi darılmadım, yoruldum... Elbette bu sonu olan hayatta her şey kolay olacak değil ya keşke kırılsaydım fakat ben bir şeylerin kırılmış-lığından çok devamlılığından yoruldum. Çözüm arayıp bulamayışımdan, gerçekten içimde ki bu hissin çözümünün olmayışından yoruldum. Bağırsam geçer sanıyorum sonra içimden bir ses istersen tüm dünyaya duyur geçmeyecek diye kavga ediyor benimle... Bilmem kaç insana bölündüm, tek bir beden de birkaç farklı kişiliğin kavgasıyla uyanıyorum her sabah... Güzel duygular ve diğerleri... Evet diğerleri, onları sevmiyorum çünkü kazanmayı başaramadılar.

Şimdi altını çizdiğim satırlar şöyle hatırıma düşüyor, "evet önümüz bahardır biliyorum, leylaklar açacak biliyorum, iyi şeyler söylemek de gerek biliyorum, biliyorum da şimdilik bağışla..."

14 Ocak 2018 Pazar

Uzun süredir, öyle ki baya uzun süre geçti buralara uğramaz oldum. Uzaktan sizi ve sizin yazılarınızı gizlice izlerken, hep aklının diğer ucunda yazma isteği fakat bazı engellerin buna izin vermemesi... Kendi ellerimle yarattığım ve içimi rahatlatmak için adını da kendimin oluşturduğu "engeller".. Siz şimdi diyeceksiniz ki, bu kadar yazmayı severken, nasıl yazmazsın? Haklısınız. İnanın bu kadar okumayı severken, o engellerin okumaya da izin vermemesi. Ha zannetmeyin ki okumamaktan kastım elbette elime kitap almamak değil, az okumak eskisinden daha az.. Bu sığınak değil ve biraz kendi elimde biliyorum. Bir şey daha biliyorum, çok özlüyor insan eğer bir kere alışmışsa vazgeçemiyor yazmak ve okumaktan..
Aslına bakarsanız bunları affettirecek çok şey anlatabilirim size.. 
İlk yazıma göz attım da, hayallerimden bahsetmişim biraz, daha eklenecek onca hayal varken yazdıklarımın bir kaçını gerçekleştirdim ve gerçekleştiriyorum biliyor musunuz? Anlatmaya başlamayı o kadar isterim ki ama tam anlamıyla "Oldu" demeden yapamıyorum bunu. Çünkü şuan "Olacak" dediğim günlerdeyim. Bunlar sadece başlangıç, inanın yapmak istediklerimin çeyreğine bile ulaşamamışken bu kadar mutluyum, "işte bu kadar be!" dediğimde oluşacak olan mutluluğumu kendime bile anlatamıyorum. Önceden çok ütopik olarak baktığım şeylere, şuan yapabilirim diye bakıyorum. Sanırım bu düşüncem bile evrenin bana "başaracaksın Eda" deme şekli olabilir mi? 
Yıllar önce, aslında o kadarda geçmiş değil fakat sonuçta yıllar var geçip giden.. 2 yıl önce, şimdilerde çok kıymet verdiğim hocam dokundu hayatıma. O hayatıma dokunduğu günden sonra papatyalar açıyor yollarımda. Bir insana karşı çok büyük minnet duyarak geçmeye başladı zamanlarım. Bana kendimi toparlamamı sağlayan o insanın, güzel zamanlarımda izi var. En küçük zorlukta pes ederdim ben oysa ki. Cümlelerimden de çoğunuzun anlayacağı gibi tek bir şeyi halledemiyorum. Evet sizi, çevremi ve söylediklerinizi kafama takmamayı, ne yaparsam yapayım halledemedim bunu. Ne kadar okursam okuyayım halledemedim, başarılarımla bile kapatamadım bu huyumu. O yüzden zorlandığım zamanlar oldu evet, zorluklar olmadan olur mu? Çok engel çıktı karşıma biliyorum çıkmaya devam edecek de ama öyle güzel üstesinden geldim ki hepsinin, gelmeye devam ediyorum.. 
Bir insanın kendini görmek istediği yerde görmeye başlaması o kadar güzelmiş ki. İlk başarımda bunu anladım. Çok yoruldum ama bir o kadar güçlendim. Babamın benim gözlerime bakarak, "seninle gurur duyuyorum" dediğinden beri, hocamın benim hayatıma dokunup, açmasını sağladığı o papatyalar kocaman oldu. Sadece ben görebiliyorum onları şuan, henüz kokmuyorlar da.. Papatyaların koparıldıktan sonra kokularını saldıklarını biliyor musunuz? İlerde onları toplamaya başladığımda, biliyorum kocaman olmuş olan papatyalarımın kokusunu hissedeceksiniz...
Görüşmek üzere, kim bilir bir daha uğramak için gecikebilirim yine.. Fakat görüşmek üzere, çünkü görüşeceğiz..

2 Eylül 2016 Cuma

Umut ediyorum bugünlerde ..

Umut güzel birşey mi? benim için güzel şey.. Bugünlerde, yakınlarda güzel hayaller kuruyorum. Gözü yüksekte demek? Ne demek? Kime göre neye göre yüksekte? Mesela benim umutlarım, hayallerim çok yüksekte.. Yeni bir çizgi çizdim kendime.. Hiç sendelemeden yürümek için. Henüz başındayım bu günlerde.
Mutlu olayım diyorum, çok mu üzüldüm? Evet sanırım üzüldüm.. Umutların yeşerir mi sizce? Umutlarım gerçekleşip beni Mutlu eder mi? Sanırım gerçekleşirse çok Mutlu eder..
Umurlarımızın çiçek açması dileğimle.. Hayal kurun, hayal kurmaktan öte güzel şey var mı? Hele gerçekleşirse bundan daha güzel şey yok ..

19 Temmuz 2016 Salı

Baba-anne


Baba
-anne
Seni görüyorum.

Üç sene önce kaybettim babaannemi, Temmuz'un 13'ü saat 06.15 ti benim için koca boşluğun oluşması.. Onu toprağa verdiğimizde, tamamıyla anlamıştım artık yoktu.. 
Hep güzel şeyler gelir aklıma onunla ilgili, öyle ki kötü hiç anımız yok zaten.. 
1994 yılıydı, nisan ayının 6'sında tanışmışım onunla. Annem doğum yaparken o varmış yanında, onun desteği ile ilk onun kucağına ağlayarak düşmüşüm.. Hep başının üzerinde taşımış beni...

Annem çalıştığı günlerde hep o büyütmüş. Hatırlıyorum da hep anlatırdı:
"Yukarıda ziiil ziiil  (çok) ağlıyordun, kimse bakmıyordu da ben gelip aşağıya götürdüm, hemen uyudun kucağımda." 
Böyle emek emek işlemişsin tüm torunlarını..
Eminim o ellerle verilen yemekler hep en lezzetli yemekler olmuştur... Hatırlıyorum da tadı damağımda kalan o ekmek arası domates, peynir yapman yok muydu.. Hala başaramam aynı tadı, aynı lezzeti. Kimse başaramaz babaanne! Keşke olsan da bir daha yapsan.. 
Patatesli börek, su böreği, bükme, katmer, domatesli sahanda yumurta.. Çok özledim bu tatları ve biliyorum ki senin elinin lezzeti olmayan hiç bir börekte, yumurtada olmayacak artık gözüm.. 
Her sabah hiç aksatmadan hazırlardın kahvaltıları, dedem bağırırdı aşağıdan Hazaaaal, Züleyhaaa(yani Eda ama dedem hep bu ismi kullanırdı beni çağırırken) hadi kahvaltıya.. Yukarıda yapmış olurduk ama sizinle yapılan kahvaltının tadı bambaşka olduğundan koşarak inerdik yanınıza. Neden bilmem ama hep yumurtanın sarısını bize verirdin. Bizi doyuracağım diye hep sonraya kalırdı senin yemelerin.. -
Okuldan gelirdim, kapımı açardın. Yukarı çıkmadan hemen içeri sokar, sorardın:
"Karnın aç mı guzum? " 
Hayır desem de, gün boyu hazırladığın miis kokulu ve lezzetli yemeklerin başında bulurdum kendimi, yemekler henüz hazır değil mi? hemen hazırlardın o domatesli ekmeği ya da hiç olmadı ekmeğe bir yağ sürer, üzerine tuz atar getirirdin hemen.. Birde hemen ayağıma bakardın, çorabım delinmiş mi diye (ince çorap giyerdik okula giderken, her gün al her gün delinirdi o çorap). Hiç gücenmeden eline alırdın iğne iplik dikerdin ayağımda o çorabı. 
Ağzıma bir iplik sıkıştırır ve şöyle derdin:
"Bahtın dikilir, al şu ipliği ağzına, sıkıca sık dişlerinle..." 
İlk adımımı bile belli ki sana güvenerek atmışım. O yaşlanmış ellerin üzerimizde çok emeğinin olduğu bile kanıtı işte.. Öyle güvenle bakmışım ki bu fotoğrafta o ellere, asla düşmem diye atmışım o ilk adımı.. Hepte öyle olmadı mı zaten? En çok sen çekmedin mi gözyaşlarımı? Yukarıdan ağlayarak indiğimde sen susturmadın mı beni? 
Haklıda olsam haksız da olsam hep beni savunmadın mı? Öyle ki seni toprağa verirken ağzımdan çıkan tek cümle şu oldu:
 " Nasıl ödeyeceğim hakkını?" 


Hiç oturduğunu hatırlayan var mı ? diye sorsam yüzde doksan dokuz hayır der.. Yemekler yapar, evi toparlar, birde arda kalan zamanlarında bizimle oynardı. Hiç unutmam evde bir elle sürülen, uzun saplı, tekerlekli bir gırgır vardı.. Sırayla hepimizi üzerine oturtup tüm evi gezdirirdi.. Öyle eğlenirdik ki, derler ya anlatılmaz yaşanır.. Hah işte tamda ondan..
Öyle sıradan öpmezdi ki bizi, içine çeke çeke öperdi, miis kokulularım diye diye öperdi.. Şimdi hayatta olsa, gözlerini bağlasak ve sırayla yanına gitsek, bizi görmeden kokularımızdan tanırdı.. Eminim..
İstediğimiz kadar şımarıklık yapalım, istediğimiz kadar dağıtalım o evi kızsa ya bir kere? Başka torunları hatırlar mı bilmiyorum ama ben hatırlamıyorum. Hatta dedem bize kızdığında hemen arkasına alır, başlardı bağırmaya:
 "O goca ellerinde yanmayası, bağırma çocuklarıma..." 
Kimsenin kucağında bu kadar şımardığımı hatırlamam.. Bu yaşıma geldim, sevgisinden bir gram azaldığını görmedim. İlgisini hiç eksilttiğini görmedim.. 1 yaşımda da 10 yaşımda da 22 yaşımda da hep şımarttı beni.. Tatlı dilinden bir gram eksiltmedi..
Bir önceki fotoğrafta 9-10 yaşlarındayım muhtemelen.. Bu fotoğrafta ise 22.. İşte böyle koklayarak, öperek, emek emek büyüttü beni.. Çok fazla sevgi vardı tüm çocuklarına ve torunlarına karşı.. Olması gerekenden de fazlaydı.. Kimseye ezdirmeden, kimseye bir kötü söz ettirmeden büyüttü hepimizi..
Ektiği tüm tohumlar etrafında.. Büyüttüğü tüm tohumlar.. Emek emek işlediği çocukları, torunları, hep en iyisi kendi gelinleri olduğunu düşündüğü güzel gelinleri.. 

Bir gün ablam sordu.. "Babaanne biz yörük müyüz?" 
Uzun uzun düşündü ilk..
ardından hemen konuştu:
"Biz dünyanın en harika insanlarıyız."

İşte böyle benimsedi bizi, böyle önemseyerek büyüttü.. Onun için çocukları, torunları ve gelinleri herkesten mükemmeldi..
Rahat uyu babaannem, sende dünyada gördüğümüz en harika babaannesin bizim için..


Buluştun artık dedemle.. Hakkını nasıl öderim bilmem ama... Beni kapıdan her gün uğurlarken söylediğin o sözün hep aklımda:
"Güzel kokulum, güzel gözlüm dışarılar da dikkat et kendine" 
Dışarılarda hep aklımdasın, dışarılarda sana sözümü hep tutuyorum...

Işıklar içinde uyu...




21 Haziran 2016 Salı

Başlasan artık tatil!!!

    Tatilim başlayalı birkaç hafta olmasına rağmen henüz tam anlamıyla eğlenmiş değilim. İki gün önce can içim arkadaşım buradaydı. Bu arada arkadaşım diyorum aslında o benim yengem yani amcamın eşi ama bir yengeden daha fazlası olduğu için, yenge diye seslenmektense arkadaşım diyorum bazende can içim.. Neyse o geldi işte birkaç gün önce ama sadece iki gün kaldı ve iki günümü şenlendirip gitti. Kaldı mı yüreğim buruk? Elbette en kısa sürede geri dönecek ve bu sefer daha uzun bir süre kalacak burada ama yinede ayrılık işte.. Öyleki sevdiklerinizden ayrılıyorsanız mutlaka o üzüntü oluyor.. Açtık balkon kapılarımızı.. evet elbette yeni açmadık ama sabaha kadar oturma sezonunu açtık bu geldiğimizde.. Gelmeden kini, öfkeyi, herşeyi ekmek arası sucuk yapıp yiyecektik.. Tam anlamıyla onuda gerçekleştirdik ama öyle bir hayalimiz varki geçen yaz gerçekleştirdiğimiz clansras köprüsü gezimizi tekrardan gerçekleştireceğiz birkaç hafta sonra geldiğinde..Alacağız biralarımızı bu sefer soğuk olacak ama!! sohbetin dibine kadar ineceğiz.. Yani anlayacağınız diğer geldiğinde kafa nereye biz oraya..

Canımın kadrajından Clandras Köprüsü. Biliyorum kısa bir yazı oldu, uzun uzun bu gezimizden bahsetmek istiyorum en yakın zamanda..