28 Nisan 2016 Perşembe

Maksim GORKİ "ANA"

       Kitapla yaşadığımı ve bu blogumda arada bir beni derinden etkileyen kitapları yani eserleride paylaşacağımı yazmıştım ilk yazımda..
       Maksim Gorki nin "ANA" eseri beni oldukça etkilemişti ve ilk sahip olduğum kitabımdı.Kütüphanemdeki baş yapıt ve amcamın şimdiye kadar bana verdiği en güzel hediye.. Seneler önce okumuş olmama ragmen aklımdadır en ince ayrıntısına kadar. Ve bunu blogumda paylaşmak benim için büyük keyif.. tabiki bu eserin yanında beni etkileyen birçok eser var. Onlarıda zamanla yazacağım blogumda..  



       " Kitabın baş karakteri yani Ana kendisini sürekli döven işçi kocasının ölümünden sonra oğlu Pavel ile birlikte kalırlar. Bir süre sonra Pavel yaşadıkları kasabadaki gençlikten çok farklı bir şekilde büyümeye başlar. Anne Pelage oğlunun diğer gençlerden daha olgun bir kimliğe büründüğünü fark edip yaşantısını çok merak eder. ve oğlunu gizli bir şekilde takip eder. Bu arada evleri kitapla dolup taşmıştır. Pelage bu yolla oğlunun yaşantısını incelemeye başlar. Pavel annesini sosyalizm ve işçi kesimin burjuvalarla olan çatışmasıyla tanıştırmıştır.
        Pavel artık hergün şehirden arkadaşları ile toplanıp konuşmalar yapmıştır. Sorunu çözmek için hep beraber uğraşmışlardır. Buna ek olarak fabrikadaki sefil işçi hayatı üzerine tartışıp bildiriler hazırlamışlardır.
       İlk başlarda ürkek davranan Pelage yani Ana bir süre sonra oğlu ve arkadaşlarıyla içli dışlı olmaya başlamıştır. Bu yolun doğru yol olduğuna kanaat getirmiş ve oğluyla aynı yolda devam etmeye başlamıştır. Artık oğluyla aynı yola baş koymuştur.
      1905 devriminden önceki bu olaylar işçileri despotluğa karşı ayaklandırmıştır ve en sonunda 1905 devrimi patlak vermiştir.
     Başta köyde çalışmalarını sürdüren Pelage işçilere ve köylülere bildiri dağıtır. Böylelikle toplumda etkin bir üye olmuştur. Bu sosyalizm için çalışmalar oğlu ve arkadaşlarıyla devam etmiştir.
    Bu insanlık ve eşitlik için süren savaş en sonunda oğlu ve onun bazı arkadaşlarının hapise girmesine sebep olmuştur. Pelage de şehirdeki başka bir sosyalist genç olan
Nikolay ın evine yanına yerleşmiştir. Onunla birlikte bi takım çalışmalar gerçkeleştirmiştir.
       Mahkemeye çıkan Pavel  ve arkadaşları için şehirden uzaklaştırma yani sürgün kararı sonucunda Moskova ya gidip oğlunun mahkemedeki savunma konuşmasını dağıtmak için harekete geçer ve bir süre sonra fark edilir. Oğlunun gittiği yoldan giden Pelage bu yolda öldürülür.
      Romanda Pelage nin ölümü nasıl gerçekleştiği açıkca yer almaz fakat bildiri dağıtırken patlak verdikten sonra bekçiler ve jandarmalar tarafından dövülmüştür. Romanında sonunda ise kendi boğazını  sıktığı jandarmanın elini daha güçlü sıktığı yer almaktadır.  "



     Hayatına çok fazla şey katmak isteyen insanların yada şöyle söyleyeyim kitap okumayı çok seven ve kitaplarla yaşantısına birçok şey katan insanlarının işte bu eserden mahrum olmamaları gerekir. Her kitap severin kütüphanesinde ya da okuduğu kitaplar arasında yer almalı " ANA" ..

      Ben size bu eseri okumadan ölmeyin derim..

24 Nisan 2016 Pazar

Kitapla Yaşamak..

İnanın koca dünyayı kucaklıyor. Dünyanın bir ucundan diğer ucuna hiç masrafsız geziyorum.. Çok okuyorum başlıktada bahsettiğim gibi kitapla yaşıyorum..
Şimdi okumayı ne kadar seviyorsam, küçükkende o kadar nefret ediyordum. Ne çok şey kaybetmişim meğerse.. Lise çağlarımda başladım okumaya düşünün ne kadar geç kalınmış!! Bazen abarttığımı düşünüyorum okumak konusunda ama abartmıyorum ya benden psikopatları var :) Lise çağlarında okumaya başladım derken, çok okumaya başladığım zamandan bahsediyorum. Öncedende okurdum hatta inanırmısınız siyasi kitaplarla başladım okumaya. Öyle çizmeli kedi felan yok. Almazlardı değil alırlardı çocuk seti vardı ama gözüm hep babamın kitaplarındaydı.. Birde beni etkileyen şuda olmuş olabilir. Babama diyorum  şu ne demek ? Cevap hemen  '' şu vitrindeki ansiklobedileri aç da oku'' :) Hep kızardı ''açında bir kitap okuyun'' boş boş durmayın. Ders çalışırdım inanamazsınız ama ''soru çözüp duracağına açta iki satır birşey oku'' derdi.. Baba kitap alacağım derdim '' vitrindekiler bitti mi ? '' derdi.. İşte böyle başladım koca vitrindeki Uğur Mumcu kitaplarına, haaaa pişmanmıyım tabikide hayır o koca yürekli adamı tanıdım. Onun yanında bu koca yürekli adam, başka güzel insanlarda tanıttı bana. Uğur Mumcu kitaplarından sonra ilk kitabım '' Maksim Gorgi ANA '' oldu. Amcamın hediyesiydi..Bir kitap sizi ne kadar aydınlatabilir? Kendine ne kadar bağlayabilir ? İnanın bu soruları en üst düzeyde cevaplarım size. O kitabı da birgün anlatacağım blogumda. Neyse, bir süre hep siyasi kitaplar okudum lise sona kadar felan, hala okuyorum fakat o zaman sırf siyasi kitaplar satın alırdım yada başkaları ödünç verirdi. Hatta sınıftaki arkadaşlarım siyasi terimlerle seslenirlerdi bana .. Son sınıfta birden tarzım değişti.. Yine okuyrum ama daha çok macera tarzı yani edebi eserlerin dışında kitaplar alır okurdum.. Şöyle alacakaranlık felan. Galiba böyle kitapların bir günde bitmesiydi beni etkileyen. Günde bir kitap abartmıyorum ama oluyor yani o kadar akıcı kitaplardıki. Pat pat oku. Bitir kaldır. Şimdi pişmanlık yaşıyorum aahhh ahhh o günlerde ne klasikler bitirirdimde işte!! Hatta geçen eve geldiğimde kitaplarımı düzenleyeyim dedim o kadar saçma kitaplar almışım ki. Saçma diyorum emeğede saygısızlık yapmak istemiyorum ama insanlar öyle kitaplar yazıyorlarki artık yazmış olmak için.. Konudan konuya atlıyorum ama hele bir kitap gördüm geçende isim vermeyeyim ama kadın kitapta acıdan başka birşey bahsetmemiş arkadaş. Ben kitap okurken kafa dağıtayım diyorum, morel alayım diyorum ve birşeyler öğreneyim en azından. Ama hep mi olumsuz olur hadi oldu hiç mi birşey öğretmez!! Ya olmaz ama sizce nasıl ama bence kitap insana birşeyler katmalı, hüzünden çok daha fazla şeyler vermeli hüzün değil.. Neyse işte bakıyorum bir sürü kitabım var ama yarısı suan hiç tarzım değil. Atmayada kıyamaz insan çünkü ilerde kendi evime kocaa kütüphane yapmak amacım.. Düşünsenize salonunuzda deev bir kütüphane veya sadece kitaplara ait koca bir oda en büyük hayalim. Ama yapacağım bu gazla gidersem bir değil iki kütüphane yaparım ben :) 
Bir zamanlar üniversiteye başlayacağım yıl koca bir ara verdim okumaya. Onun eksikliğide üzerimde yok değil. Özlemiştim ama o zaman tabi ergenlik bozabiliyor psikolojinizi, 1 sene çöpte neyse o zamanlardada mutlaka alınan dersler vardır. 
Daha sonra üniversite yıllarımda yani şimdilerde diyeyim, edebi kitaplar okumaya başladım. Bana birşeyler kazandırabilecek eserler. Arada bir başka tarzdada okuyorum tabiki ama en çok edebi. Sınav haftam geliyor elime alamıyorum kitaplarımı!! Şimdi diyeceksiniz ne alaka? Ama öyle olmuyor işte kitap okuyacak vaktim varsa derste calışabilirim deyip bırakıyorum elimden. Özlüyoruz birbirimizi..
Benim en iyi dostlarım arasındadır kitaplarım. Eeee şimdi siz düşünün ne çok dostum olduğunu.. Ama hep ben onları dinlerim.. Olsun farklı hayatlar tanımak, farklı insanlarla tanışmak inanın mükemmel bir duygu.. Farklı ülkeler, farklı şehirler ve farklı kültürler ..
Okuyalım hep okuyalım her yerde okuyalım. Otobüste bir şehirden diğer şehire giderken, dolmuşta işten eve evden işe, okuldan eve evden okula giderken, müzik dinlerken veya hiç bir sebep yokken şehrinizde deniz varsa deniz kenarında deniz yoksa en güzel yeşillik bir alanda tek başınıza, huzurla okuyun..
Siz kitaplara 1 adım atın onlar size 10 adımla geliyor merak etmeyin..


20 Nisan 2016 Çarşamba

İçimden yazmak geldi..

Canım sıkılıyor oturdum yazıyorum. Aman  bende ki bi değişik can oraya git memnun olma buraya gel memnun olma gezsin dursun başka şeyden memnun olmasın!
Biraz önce geldim eve, pijamaları taktım üzerime uzandım üçlü koltuğa. Yanımda meyve karşımda televizyon, kucağımda bilgisayar.. Uzun süre şu bilgisayarda vakit geçirenler ne yapıyor ya bana anlatabilir mi? Ben beceremiyorumda. Orayı kurcalıyorum burayı kurcalıyorum yok geçmiyor vakit. Bi instagram hesabımla şu blogum var.Şu blog dediğimde yeni zaten.. Eeee napsam dedim bali oturayım saçmalayayım azıcık, böyle geliştiririm belkide kalemimi.. Kitap okuyasım yok aman allahıım!! şaşırılacak durum. Yazasım var okuyasım yok. Şuan fotografımı çeken olsada şuraya yüklesem bir baksanız halime, eller klavyede gözler bir bilgisayarın ekranında bir televizyonda.. Gözümün televizyonda olduğuna bakmayın birşey yokki ekranlarda da. Televizyona bakıyorum ama aklımda ne yazsam acaba ne anlatsam diye düşünüyor :) Dur başlayayım biryerden saçmalamaya..
Bugün öğleden sonra attım kendimi dışarı hava bir değişikti hem çok sıcak hem çok esiyor. Bir ablam var burada aslında kendi ablamın arkadaşı ama benimde arkadaşım oldu artık. Onun yanına gittim bugün, çok eğlenceli bir insandır yanına gidenin karnına ağrılar sokmadan yollamaz evden. Neyse gittim yanına kapıdan girer girmez bi değişiktim zaten saçlar karmakarışık olmuş, sıcaktan yüzüm domates gibi . Dışarda durumlar çok karışıktı bugün, hiç çıkılacak gibi değildi de ben dururmuyum şunun şurasında pazar döneceğim kürkcü dükanına, özlemlerimi gidermem lazım!Hava bi şaşkındı ama gerçekten sıcakmı olsam yoksa soğukmu olsam neyse hem terleteyim hem serinleteyim ama serinlemek mümkün değil. Ya neyse işte bi garipti..
Oturduk balkona, kahvelerimizi aldık yanımıza. Balkona oturduk demişken bizim buralarda böyledir sizde nasıldır bilmem ama. Bahar geldimi balkondan içeri girilmez akşam sabah. Sohbetlerimiz balkonlarda şenlenir.. Başladık sohbetimize, aman sohbet demişim dedikodu olacaktı :) Ablamın düğünü olmuştu bu yaz ama ablam diye söylemiyorum ne düğünde be!! İnanın böylesini görmemişsinizdir. Neyse işte bu evine gittiğim ablada, ablamın ahiretliği oluyor. Benden sonra en çok koşuşturanlardan biridir. Başladık düğünden konuşmaya '' amaan ne güzel düğünde be hele kına gecesi'' ''aman ne oynadık ama'' '' aman gelinliği ne yakışmıştı'' böyle cümlelerle başladık sohbete.. Oradan girdik, başkalarından çıktık. En çokta ablamdan bahsettik tabiki çok özledik çünkü aahhh dedik aahhh keşke oda olsaydı şurda.. Tabi bu arada kahve bitiyor, meyve suyu geliyor, meyve suyu bitiyor başka birşey geliyor. Zaman geçmiş hemen. Annesi geldi daha sonra benim meşhur Sahura teyzem.. Keyifle otururum yanında, aslında kısaca bu ailenin yanında keyifle otururum kızları gibi severler bizi. Kalkayım artık dedim yook illa yemeğe kalacaksın dediler. Yok mok desemde bırakırlarmı tabıkide bırakmadılar. Annemide aradılar hemen oda geldi. Yani anlayacağınız ekip tamam. Espiriler havalarda uçuşuyor. Sahura teyzem pek hamarattır hemen döktürdü tabi marifetlerini, el birliğiyle kurduk masayı yedik yemeklerimizi sohbet eşliğinde .. Yemeğin arkasından bir daha kahve merasimimiz olmazsa olmaz tabiki!! Ellerine en önemlisi o güzel yüreklerine sağlık, yedik içtik. Ağız tadıyla oturduk. Güldük, eğlendik.. Hep söylerim güzel insanlar biriktirmişim, güzel dostluklarla birlikte.. Yanımda yamacımda hep var olsunlar hepsi..
Neyse benim buradan gidişim bu sefer çok zor gelecek ama gerçi her zaman zor geliyor ama.. Önceden hep üniversiteye gittiğimde arada bir gelicem buraya, hiç özlemiycem burayı diye söylenir dururdum. Ablamlar benimle dalga geçerdi '' görücez biz seni bi git uzak bir yere, 2 hafta sonra başlarsın ağlamaya'' derlerdi.. Gerçektende öyle oldu. Nasıl özlüyorum anlatamam şimdi bile şu satırları yazarken gidişim aklıma geldi içim ürperdi.. Ama bu gidiş uzun soluklu olmayacak pek 1.5 ay sonra yine evime döneceğim ve asıl keyifli günler o zaman başlayacak.. Ne postlar paylaşacağım bakın, görün.. Çünkü o kadar özlediğim insanlar varki yaklaşık 1 senedir görmediğim, göremediğim.. Gelsinler buralara şenlenecek gözüm, gönlüm..
Söylemiştim ya ilk yazımda konuştukca konuşur, anlattıkca anlatırım.. Yazdıkcada yazıyorum artık.. Neyse kendimi sonraki postlara saklayayım bu gecelik bu kadar olsun..
Ne güzelmiş şu yazmak denilen şey. Okumaya aşık olduğum gibi yazmayada aşık olacağım galiba..

18 Nisan 2016 Pazartesi

Blog dünyasında meydan okuma varmışş :)

Blod dünyasındaki bu meydan okumayı arkadaşım ''http://aksamsefasi68.blogspot.com.tr/'' dan öğrendim.Bu meydan okumanın başlangıcı '' http://sacaklininnotdefteri.blogspot.com/ ''da. Ve benim aklıma yattı, sorularda bi o kadar eğlenceli geldi. Blog dünyasında yapılan meydan okumalar yeni bloglar tanımama yardımcı oldu. İster katılın ister katılmayın ama bence katılın, ben başlıyoruumm :)




1.soru: Müzik listenizdeki ilk 10 şarkıyı paylaşın. Dinlerken nasıl hissediyorsunuz ?
       Aslında benim belirli bir müzik listem yok. Saçma sapan şarkılar hariç genelde hepsini dinlerim. Ama sevdiğim birkaçını paylaşacağım sizinle..
             1-Yeni Türkü ( FIRTINA) = Bana hep Deniz'leri hatırlatır bu şarkı, hep tüylerim diken diken olur ve birazda olsa dolar gözlerim..
             2-The Kays Lavelle-The Hours = Bana birşey hatırlatmaz aksine huzur verir nedense bu şarkı önceden okurken hep dinlerdim şimdi yazarkende dinliyorum..
            3-Adele- rolling in the deep = kafa dağıtmaya ihtiyaç duyduğumuzda vardır ya birkaç sarkı saçma sapan dans etme istediği gelir kendi kendinize :), o değişik anlarımın şarkılarından biridir..
           4-Sezen Aksu - Küçüğüm = bu kadını severim hepte severek dinledim ama en çok bu şarkısında huzur bularak dinledim. Yoksa bütün şarkılarını severim.
          5-Grup Yorum - Bu Kente Yanlızlık Çöktüğü Zaman = en sevdiğim gruplardan biridir Yorum tüm şarkılarını ayırt etmeden keyifle dinlerim size her hangi birini paylaştım ..
          6-Grup Abdal - Bir ay doğar ilk akşamdan geceden = bu şarkıyı yanlız Abdal'dan dinlemeyi severim!! huzur verir..
          7-Ahmet Aslan-Susarak Özlüyorum = İnanırmısınız ergenliğimden beri dinlediğim bir şarkı bu ve herkese tavsiyem gelmişi geçmişi herşeyi hatırlatır. Uzakları götürür sizi..
         8-Yeni Türkü- Bana bir masal anlat baba = Şükür ki her anımda yanımda olan babam asla sevgisini mıc mıc değilde gözleriyle gönülüyle anlattı bize ama hep istemişimdir masal anlatmasını bana küçüklüğümden beri dinlerim bu şarkıyı pek bi yansıtır beni... 
         9-Tanju Okan- Benim tek dostum içkim sigaram = Şarabınızı veya rakınızı yudumlarken açın bu şarkıyı iyi gider..
        10-Mazhar Alanson- Ah Bu Ben = Bu günlerden bir şarkı paylaşmak istedim size keyifle dinlediklerimden her hangi biri..

2.soru: Göbek adınız nedir? Sizin için önemini anlatabilir misiniz ?
        Benim herhangi bir göbek adım yok. Fakat komik olan yanı küçükken kendim uydurur Seda derdim. Ne maanaa derseniz hani ismim Eda ya Göbek adımda Sedamış :D
3.soru:Cüzdanınızda neler olduğunu bizimle paylaşın ?
      Size sırasıyla paylaşıyorum ilk cüzdanımdan bahsedeyim. Vüzdanım büyük 4 gözlü bir cüzdan. Para bölmesi, kart bölmesi her cüzdandan bulunan bölmelere sahip. İçinde, banka kartlarım, gratis kartım, ben apartta kaldığım için müdüriyetle imzalanan belgeler geri aldığım senetler, sevdiklerimin Resimleri, üye kartım, okul giriş kartım, kimliğim, alışveriş fişleri, taksi kartları, bir miktar demir para ve kağıt para. Benim cüzdanımda olanlar bu kadar :))

4.soru:Kim veya ne olmadan yaşayamazsınız ?
       Bu soruyu düşünüyorum ve galiba sevdiklerim olmadan yaşayamam ben galiba evet yaşayamam. Acısını yaşamak istemem sanki biraz bencilce ama napayım ki..

5.soru:Koleksiyonunu yaptığınız her hangi birşey var mı ?
       Malesef böyle bir huyum hiç olmadı. Küçükken peçete, zarf felan yapardık ama suan yerinde yeller esiyor :)

6.soru:Evcil hayvan olarak ne beslemek isterseniz?
      Hayvanları severim ama iki hayvanı daha çok kedi ve kuş..
Kedi en büyük tercihim olur. Ama kuşlarıda çok severim ve kendi evime çıktığımda ilk işim bir kedi sahiplenmek olacak..

7.soru:Yatarken ne giyersiniz?
     Yatarken ne giyerim yatarken pijama giyerim tabiki :) rahatlık benim için önemlidir bu yüzden içinde rahat edebildiğim, pijamalar tercihimdir..

8.soru:Sizi gülümseten birşeyleri bizimle paylaşırmısınız? 
    Aslında ben çok güler yüzlüyümdür, benim yüzümü güldürmek pek zor değildir bu yüzden suan aklıma birşey gelmiyor ne desem bilemedim ama en önemlisi sevdiğim, değer verdiğim insanın yüzüne bakmak beni gülümseten sebepler arasındadır. Aynı şekilde çok kılışe olacak belkide ama ailemin mutlu ve sağlıklı olması.. 

9.soru:Hangi alanda iyi olmak isterdiniz?
     Ben her zaman sanatı ve sporu çok sevmişimdir. Sanattan kasteddiğim yazmak ve bir enstrman çalmak. Yazmaya bu blogla yeni başladım ama bir kitap yazabilirmiyim henüz onu bilmiyorum. Çalmaya henüz başlamadım ama bir çello uzmanı olmak ne çok isterdim.. 

10.soru:Bize biraz güçlü yönlerinizden bahsedermisiniz?
     Ben sabır etme konusunda çok güçlüyümdür. Zorluklarla başetme konusunda hemen yılmam . Bir insanın öfkesi karşısında çok büyük bir sıkıntı olmadığı sürece sakin ve soğukkanlı olmayı başarabilirim. Bu huylarımdan menunum çünkü kavga ortamını, tartışmalı, gergin ortamı pek sevmem..
11.soru:Birazda zayıf yönlerinizden ?
     İnsanlara dertlerimden pek bahsedememek zayıf yönlerimden biridir. İçimi genelde dökemem o insanı sıkacağımı düşünürüm. İnsanları kolay kolay tanıyamam ve çok pişmanlığım olmuştur bu konuda..

12.soru:İlk arabanız neydi? Peki suan kullandığınız araç ?
    Henüz 22 yaşımdayım ve öğrenciyim. Henüz arabam olmadı. En büyük isteklerimden biridir..

13.soru:Favori şiiriniz yada sizin için anlamı olan bir şiir varmı ?
    Ne yalan söyleyeyim belki garip ama ben pek şiir dinlemem, öyle anlamı olan bir şiirde yok ama Nazım Hikmet'in kalemini severim. Almıştım şiir kitabını okumuştum. Öyle anlamı olan bir şiir yok henüz hayatımda..

14.soru:Özel bir yeteneğiniz var mı ?
    Eğer çok okumak severek isteyerek okumak yetenekten sayılırsa çok iyi bir okuyucuyumdur. SAdece kitap değil dergi, gazate, makale her türlü şeyi okuyup öğrenirim başka keşfettiğim yeteneğim yok henüz yeni başladım yazmaya belkide güzel yazıyorumdur ama henüz çok yeni..

15.soru:Favori mevsiminiz hangisi?neden ?
    benim mevsimim Bahardır. Ben ne çok sıcağı nede çok soğuğu severim. Bahar tam bana göre bir mevsimdir. Herşey güzelleşir, yenilenir.. Kuşların bile cıvıltısı habercisidir baharın.. Birde Baharda doğduğumdandır belki bu kadar sevişim..

16.soru:Hadi bize el yazınızı gösterin?
 
bu çirkin yazı beniiimmmm :))
17.soru:Burcunuz nedir? Sizinle uyumlu olan özellikleri hangisidir?                                                   
      Koç burcuyum ben. Genel olarak tüm özelliklerini taşırım ama en büyük özelliğim neşeli ve eğlenceli olmam en önemlisi arkadaş canlısı olmamdır.. 

18.soru:Katıldığınız ilk konser hangisidir?                                                                                             
Katıldığım ilk konser yıllar önce Selda Bağcan konseri olmuştu..                  

19.soru:Satın aldığınız son giysilerle birlikte bir fotografınızı paylaşırmısınız?                 
Bu sorunuzu tam olarak yanıtlayamayacağım. Fotograf değilde size en son aldığım giysiden bahsedeyim griy bir kot ceket satın aldım. Bu soruyu sizin için tam yanıtlayamdım özür diliyorum..

20.soru:Günün birinde nereyi ziyaret etme ve nerede yaşamak istersiniz?
Günün birinde Amsterdam şehrini ziyaret etmek istiyorum tabi çok gezip görmek istediğim yer var yok değil :) Nerede yaşamak isterseniz diye soracak olursanız Türkiye dışı tercihim değil Türkiye içinde İzmir'de yaşamak istiyorum..

21.soru:Sizi güldüren 5 kelime yada söz öbeğini listelermisiniz?
Yukardada bahsetmiştim ya beni üzmek pek kolay değil hem güler yüzlüyümdür. Bu soruyada tam cevap veremeyeceğim çünkü inanın aklımda yok şuan beni güldürmeyi başarabilen kelimeler :)
                   
22.soru:Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir? ve nden kıymetli?
Sahip olduğum kıymetlilerim çok fazladır aslında benim için ama n önemlilerini paylaşmak isterim sizinle. Eğer bahsettiğiniz kıymet insan veya bir canlı ise benim sahip olduğum en kıymetli şey ailem tabiki her insanın ailesi kıymetlidir fakat benim ailem en değerli en kıymetlidir. Çünkü benim ailemde saygıdan çok sevgi öenmlidir..
Eğer bahsetiiğiniz bir nesne ise parmağımda bir yüzük vardır ve o yüzük yıllardır benimledir. İnanın çıkarsam varlığını yokuluğunu anlamam o derece bedenimden bir parça oldu sanki. Kıymetli olmasının sebebi benim için çok özeldir ve değerlidir..

23.soru:Yaparken heyecan duyduğunuz birşeyden bahsedermisiniz?
Bana verilmiş bir görevin bu bir eş,dost,arkadaş lara süpriz olsun veya okuldan, işten önemli bir sunum veya toplantı tarzı hazırlanmak olsun. Bunları sorumluluğu benim üzerimde olduğundan ve yaptığım işlerin beğenilmesi benim öenmli olduğundan bu işleri hazırlarken çok önemser ve acayip derecede heycanlanırım. Benim için beğenilmek çok öenmlidir :)

24.soru:Şuan okumakta olduğunuz kitap yada son okuduğunuz kitap nedir?
JOHANN WOLFGANG WON GOETHE ''Genç Werther'in Acıları'' eserini şuan okuyorum..

25.soru:Favori Disney karakteriniz hangisi? Neden ?
tabikii Goofy :) miki farenin arkadaşı goofy genelde beceriksiz olarak görünsede bana hep eğlenceli gelmiştir. Bence sezgisel ve akıllı bir çizgi karakterdi :)

26.soru:Ziyaret etmek istediğiniz 10 yeri sıralayabilirmisiniz?
1.Türkiye Karadeniz turu
2.Türkiye İstanbul turu
3.Türkiye Doğu Turu
4.Kuzey Hollanda-Amsterdam
5.İsviçre-Bern
6.Küba-Che Guevara Mozolesi ve devamı yerleri
7.Rusya-Moskova
Benim aklımda suan buralar vardı elbette gezilecek çok yer mevcut bunları daha sonra ekleyebilirim :) Şimdilik bu kadar :)

27.soru:Dağınıkmısınız? Yoksa düzenlimi?
Küçükken çok dağınıktım hatta baya bir dağınıktım fakat artık düzenli bir insanım :)

28.soru:En sevdiğiniz 3 müzik grubu?
1.Pink Floyd
2.Grup yorum
3.Mor ve Ötesi

29.soru:Korkularınızdan bahsedermisiniz?
En büyük korkum malasef bu bencilce düşünce ama sevdiklerimi kaybetmek. Düşünüyorumda sevdiğim insanlara zarar gelse naparım elbette yaşamaya devam ederiz fakat bu beni çok etkiler. İkinci olarak suan daha çok gencim ve geleceğim hakkında korkularımvar, çok iyi yerlere gelmek istiyorum fakat bazen düşünüyorum ya olmazsa? Ya istekdiklerim olmazsa? haa inanıyorum çünkü çok istiyorum ama en büyük korkularımdan biri gelecek.. Sadece benim isteklerim değil ne yaparsam yapayım yaşadığım ülkenin gittikce kötüleşmesi ve bu beni çok üzüyor.. Cahilliği yenmek, insanları aydınlatmak en büyük hedef olmalı..

30.soru:Neden blog yazmaya başladınız? Blog isminizin bir hikayesi var mı?
Blog yazmaya başlamamın sebebi okumayı çok seviyorum abartısız söylüyorum kitaplarla yaşıyorum. Daima çantamda bir kitap mutlaka taşıyorum ve okudukca yazan insanlara çok fazla özendim ve hep yazmak istedim. Aslında hep korktum yazamam dedim başaramam birkaç arkadaşımın tavsiyesi üzerine açmaya karar verdim. Yani yazmaya biryerden başlamak istedim. Dedim kimbilir belki kitapta yazarım :))
Blog ismimin aslında herhangi bir hikayesi yok. Söylemiştim ya kitap okumayı çok seviyorum, bunun üzerine bir instagram hesabı açmaya karar verdim. Birçok isim vardı aklımda ama bu isim daha çok hoşuma gitmişti ve bu adla bir instagram hesabı açtım. İnstagramı uzun süre kullandım ve arkasından blog açmaya karar verdim. Hesaplarımın ismi aynı olmasını istediğim için blogumada aynı ismi verdim .. :)





Benim meydan okumam bitti. Bazı soruları tam cevaplayamadım ve elimden geldiğince tamamlamaya çalıştım. Bu meydan okumayı çok sevdim diyebilirim. Tanımadığım, görmediğim blogları bu sayede tanıyacağım.. Umarım cevaplarımı severek okursunuz.. :)

17 Nisan 2016 Pazar

Dünya Miras Şehri Safranbolu.. Eski Çarşı..

Batı Karadeniz bölgesinde yer alan bu şehir Safranbolu'da eski adıyla Zalifre' de yaşıyorum ben yaklaşık üç senedir. Hep kahve içmek için giderim eski çarşıya fakat öyle her yerini dolaşmamıştım. Şimdilerde nasip oldu. Ayaklarımız ağrıyana kadar gezdik annemle. Bana kalsa yanıma biri gezmeye gelmese hala kahvemi içim döneceğim, o güzel yerlerden mahrum olmuşum uzun zamandır. Neyse saat öğlen oniki civarında çıktık annemle dışarı, kahvaltımızı ettik, bindik eski çarşı dolmuşuna. safranbolu merkezle arası 10 dakika kadar, dolmuş eski çarşının göbeğine atıyor sizi haydi kendi başınızın çaresine bakın abisinin dermiş gibi bırakıp gidiyor. İndik dolmuştan kahvaltımızı yapmıştık fakat kahve keyfimizi eski çarşıya saklamıştık. İlk olarak çarşının içindeki Arasta Boncuk Kahvecisine gittik. İki sade kahve aldık. O kadar güzel bir servisle ikram ediyorlar ki oranın kahvesine bayılıyorum. İlk önce eski usül demir işlenmiş bir tepside osmanlı şerbeti, damla sakızlı su ve lokumla geliyor bunun yanında boş fincanlar. Her kahve özel küçük cezvelerde közde pişiyor ve masada dolduruluyor fincanlara. Cezvelermizde bakır, işlenmiş eski usül cezveler. Tadı bir başka oluyor bu yüzden.. Kahvelerimizi yudumlarken oradan buradan sohbet ettik annemle, ana kız dedikodu :) sohbetimizi ederken arkadan çalan müzik hep radyodan çalar ve türküler, türk sanat müzikisi tarzında çalar hep, sohbetinize güzel eşlik eder.. Fotograf çekilmeden olmazdı birkaçta fotograf cekildik bir saate yakın oturduk orada. Artık kalkma vakti gelmişti gezilecek çok yer tabi..
Sizcede sunum çok tatlı değil mi ?Bu mavi demirden masalı, tahta divanlı muazzam derecede güzel dizayn edilmiş kahveciden kalktık. Daldık çarşının içine, şöyle bir tur dolaştık içini, annemin almak istedikleri vardı dedim şimdi alma gezelim ben seni çarşının içine bir daha getiririm. Cinci Han var eski çarşıda, Kervan Sarayı diyede geçiyor tabi, çarşıda bir tur attıktan sonra oraya girdik. 1645 yılında hatrı sayılır Hüseyin Efendi diğer adıyla Cinci Hoca tarafından yaptırılmış. İki katlı ve altmışüç odalı olan bu saray, günümüzde otel, kafe ve etkilin yapmak için kullanılıyor. İçine girdiğimizde görevli gezmeye başlayabiliceğimiz yönü gösterdi. Başladık sarayı dolaşmaya yan yana dizilmiş odalar ve içlerinde canlandırma yapmak için koyulmuş birkaç heykel. Kimisinde anne baba çocuklar, kimisinde gelin damat, kimisinde bayanlar, kimisinde erkekler. Kimi odalar kapalıydı, içini nasıl merak ettik anlatamam ama yasakmış girmek, izin vermiyolar aman ne olacaksa sanki!! Neyse bu sarayın üst katından çok güzel Safranbolu manzarası izlemek mümkün, çıktık ikinci kata bir baktık şöyle, fotograflamayıda unutmadık tabiki. Ama en güzel manzaranın başka yerde olduğunu söyleyip, gitmehye karar verdik. Güzel oluyor böyle eski yapıları gezmek..
Sarayın bir odası, padişah ve şehzade koyunlar ne maanaa bilemedim :)


Sarayın ikinci katından görünen manzara, meşhur Safranbolu evlerinin bir kısmı..
Bu güzel sarayda türk mutfağının çeşitli lezettlerini ve yöresel tatlarınıda tatmak mümkün. Buradan çıktığımızda, Hıdırlık tepesine gitmeye karar verdik bende daha önce hiç gitmemiştim oraya Safranbolu'nun ayaklarınızın altında olduğunu söylemişlerdi. Diğer bir adıyla seyir tepesi diye geziçiyor. Bİr teyzeye nasıl gidebileceğimizi sorduk yürüyerek mi yoksa arabayla mı diye sorunca dedim '' anne galiba çok uzak ama olsun hava güzel haydi yürüyelim.'' Teyze tarif etti koyulduk gezerek gitmeye, annem illa bir Safranbolu evinin içinide görmek istiyor bu arada neyse dedim gel bakalım şu otele girelim belki izin verirler ama içeri girdiğimizde kimse yoktu. Yola devam ettik geri dönüşte uğrarız diye. Baya tepedeymiş şansımıza hava o kadar güzeldi ki. Çok terlesekte hıdırlık tepesini bulduğumuzda çok sevindik. Giriş ücretimizi verdik ve girdik içine gerçekten dedikleri kadar güzel manzaraya ve sakin bir oratama sahip bir yermiş. Baya hoşumuza gittik otuırduk iki çay söyledik manzaraya karşı, sohbetimize devam ettik orda konuşmaya pek bi ihtiyacımız varmış bir çay bitiyor diğeri geliyor manzaraya karşı ana kız konuştuk baya. Aslında birazda sıcağın düşmesini bekliyorduk. Akşam olsada sıkıntı yoktu, ama güneş biraz yoruyordu bizi. Sıcaklık düşünce kalkmaya karar verdik.. Güzel manzarayı bırakıp gitmesek o kadar iyiydi ama daha gezilecek yerlerimiz vardı..
Hıdırlık tepesinin girişinde karşılıyor bu heykel tarzı yazı bizi, galiba dünya miras şehirlerinin içine girerken imzalanan belge ..
Tepeden Safranbolu evlerinin bir kısmı..

Tepeden Safranbolu evleri..
Tabanvaylara kuvvet devam ettik yürümeye ama artık zor gelmiyordu hem sıcak düşmüştü hemde bayır aşağıya olduğu için kolayca yürünüyordu. Geri dönerkende o tarihi eser tarzında otele bir daha uğradık bu sefer içinde sahibi vardı. hemen sordum '' rica etsek otelinizi gezebilirmiyiz??'' Otel olduğu için yasak olduğunu ama gezmemiz için bir müzenin az ilerde olduğunu söyledi. Yolunu tarif etti ve hemen bulduk. Kaymakamlar müze eviymiş burası gezmek için gelen turistler, ziyaretçiler için güzel bir şekilde dizayn edilmiş. Üç katlı olan bu yapının sahibi Hacı Mehmet Efendi imiş Kaim Makam olarak geçtiği için yani o zaman yarbayın karşılığıymış bu isim verilmiş bu müze evine. Giriş ücretimizi verdiğimizde bize galoş verdiler ve giymemiz için rica ettiler bence güzel bir düşünce olmuş temiz ve korunmalı olması. Merdivenlerden çıktığımızda bizi birinci katta iki oda yani bizi selamlık adı verilen odalar karşıladı. bu katta birde harem bölümü vardı. Selamlık ve harem arasında bir dönme dolap gözüme çarptı bunu araştırdım ve meğerse haremde yapılan yemekler buradan erkeklere, selamlığa bu dönme dolaba koyulup servis edilirmiş. daha sonra odaları tek tek dolaşmaya başladık. Nasıl güzel dizayn edilmiş görseniz canlandırılmaya çalışılmış. Birinci katı dolaştık yatak odası ve burada çocuğunu sallayarak uyutan bir anne, karşı odasında oyun oynayan çocuklar bir diğer odasında yemek yiyen insanlar. Hepsi canlı birşekilde sunulmuştu bize. Bildiğiniz insanlar hareket ediyor ve bu benim en çok hoşuma giden kısmı olmuştu. İkinci katta da aynıydı. Kına gecesi düzenleyen kadınlar v.s. Çok büyük zevkle dolaştık müze evini, hep eski düzen korunmuştu. Eski demir kaplar, eski dikiş makinası, eski kıyafetler.. Hepsi birbirinden güzeldi..












bu şekilde canlandırılmaya çalışılmış..
Bu birkaç fotograf odanın bölümü ve tarihi eseler müze evindeki. Müze evini severek dolaştık. Daha sonra karnımız acıktı ve fincan kafenin mantısının meşhur olduğunu duymuştum. Müze evinden çıkıp oraya doğru yol aldık.. Fincan kafe küçük şirin biryer fotografını çekmeyi unutmuşum şuan onun pişmanlığını yaşıyorum size göstermek isterdim :( ama yolunuz düşerse uğramanızı tavsiye ederim. Dışarda şirin bir masasına oturduk, küçük sevimli bir kafe siparişimizi bir kadın aldı. İki mantı söyledik. Gerçekten tavsiye edildiği kadar güzeldi mantıları. Yemeğimizi yediğimizde bize çay ikram ettiler. Güzel sessiz şirin bir mekan çayımızı yudumladık, dinlendik. Eski Çarşıda gezilecek önemli yerler bitmişti aslında. Tekrardan çarşının içine dönüp alışveriş yapmaya karar verdik. Çarşının içine girdik. Öyle bir çarşıki bir yerden giriyorsun başka biryerden çıkıyorsun sonra bir bakmışsın olduğun yere geri dönmüşsün. İzmir kemeraltını bilenler bilir kısmen oraya benziyordu çarşının içi. Safranbolu'nun evlerinin yanı sıra safran çiçeği, lokumu meşhurdur. Çarşının içinde geziyorsunuz inanın acıkmak mümkün değil neden derseniz önünüze gelen lokum ikram ediyor. yok sağolun dediğinizdede kızıyorlar bu ikramdır alınır diye. Mecbur alıyorsunuz kırmamak için hepsinin lokumu taze güzel oluyor çeşit çeşit lokumlar safranlısı, sadesi, antep fıstıklısı vs. Annem lokum almak istedi arkadaşına, eşine, dostuna onu zalifre lokumcusuna götürdüm. Oranın lokumu günlük taze çıkıyor ve gerçekten çok güzel hafif bir tadı oluyor. oradan lokumlarımızı aldık. Dolaşmaya başladık annem safran içerikli ne varsa almak istedi. Bir yere uğruyor sabununu alıyor başka bir yerden vazalinini hemde çok çok gidince eşime dostuma hediye ederim deyip deyip aldı. :) Daha sonra safranbolu evlerinin maketlerini yapan bir dükkana uğrayıp, safranbolu evlerinden yapılmış şekerliklerden aldı birkaç tane. Bu arada safran çiçeğinin özelliği sadece safranboluda yetişmesinden geliyor ve ciddi anlamda pahalı bir çiçek. Aktarlarda öyle ucuza bulmak kolay değil :) Sabununun çok faydalı olduğunu öğrendik. Saça, cilde çok iyi geliyormuş. Neyse hediyelerimizide aldığımıza göre artık gitme vaktimiz gelmişti. Yakın arkadaşlarım annemi yemeğe davet etmişlerdi ve onları bekletmeyelim dedik. Güzel bir şekilde hiç aksilik olmadan gezdik bu güzel yerleşkeyi, çok keyif aldık, içimize sindi. Ayrılırken arkamıza tabiki baktık insanın ayrılası gelmiyorki!! Ama iki sene daha ordayım belkide daha fazla bilemezsin ki daha çok gezecek vaktimiz olacak.. Keyifle gezdiğimiz bu yerlere herkesi beklerim.Eğer birgün yolunuz düşerse buyrun gelin. Misafirim olun,  en güzel şekilde ağırlarım, keyifle gezdiririm. 
Safranbolu eski çarşıyı uğramadan Dünya Miras Şehrinden ayrılmayın aman haa :)))


16 Nisan 2016 Cumartesi

Biran da Kararlaştırılmış Tatilin Tadı..

Ne zamandır istiyordum. Annem yanıma gelsin ve ona Safranbolu'yu gezdireyim, yanımda kalsın, arkadaşlarımla tanışsın. Bu istediğim oldu bu dönem hatta dört gün önce geldi yanıma. Neyse gezdirdik beraber bu gezilerimi blogumda diğer yazılarımda paylaşacağım sizinle. Annem dönmeye karar verdiğinde biranda bende onunla Uşak'a dönme kararı verdim. Bugün sabaha karşı üçte Banaz'a gelmiştik ama inanırmısınız ne kadar yorgunum, uykusuzum çünkü sınav haftasından çıktım hemen arkasından annem geldi yanıma ve ben hiç dinlenemedim. Sabah erken kalktık hep günümüz hemen bitsin istememiştim. Gelir gelmez attım kendimi yatağıma, özlemişim yatağımı, yirmiiki senelik odamı.. Bünyem o kadar alışmış ki erken kalkmaya sabah dokuz gözlerim hemen açıldı bu yorgunluğa rağmen.. Hatta kendi kendime söylendim ''aman be dinleneyim dedin iyiki Eda hemen kalk zaten!!''
Neyse özlemiştim sevdiklerimi, büyüklerimi. Teker teker ziyaret edeyim diyordum ki dayım aradı ''hadi balık tutmaya gidelim hep beraber hem piknik de yaparız'' tabi benim ağız kulaklarımda hemen hazırlandım, çektim eşofmanları üzerime geldi dayım aldı. Anneannem, annem, dayım, yengem, minik kuzenlerim toplaştık. Kızılcasöğüt Barajımız var bizim burda gittik oraya. Hemen kurdu dayım oltaları, düzeni. hep beraber tuttuk işin ucundan ben salatayı yapıyorum, dayım mangalı yakıyor, annem yıkanacaklarla uğraşıyor, minikler oyun peşinde, hele anneannem arada bir kayboluyor neredeydin diyoruz ''aaaa enki dağlara doğru gidivedim, gozalak topladım size ataşınız denk yansın diye guzum'' :) çok sever benim anneannem dağ, bayır, yeşilliklerde gezmeyi, bahçeyle uğraşmayı hiç gücenmez yapar. İnanın ben daha yaşlıyım :) Neyse mangalımızı yaktık mantar, tavuk ne bulduysak sıraladık tele koyduk mangala, duyar gibiyim balııık nerdee ? aman olta takımını kurdukda ne balığı nerdeee balık oysa bir umuttu bizimkisi gelmeyeceğini bildiğimiz halde bekledik dayımla. Olsun yinede zevkliydi. Hatta birazda olsa oturdum kitap okudum başında, dedim bu huzurlu ortamda kitap okumadım demem ben !! arabam olsa atlar atlar giderim tek başıma, çayımı demlerim semaverde kitabımı okurum saatlerce.
 İşte okuma hallerimden birisi, habersiz değil isteyerek çekilmiş bir fotograf bu. bu görünenin bir kısmı manzara, muazzam güzeldi. O kadar pişman oldumki yıllarca buraya gelmemiş olduğuma ama olsun geç olduda güç olmadı. Buranında tadına bakmış oldum. Neyse devam edeyim ben. Doyurduk karnımızı, sonra demledik semaverde çayımızı güzel sohbetler ettik bir yandanda bekledik hala balıkları, kurduğumuz düzenin sesini duymayı çok içten istedik ama olmadı aman oda eksik olsun napalım. Güzel eğlendik, bakın birde ne anlatacağım size ben araba kullanmayı hiç bilmem hatta şimdiye kadar hiç bir deneyimimde olmadu. Başladım dayıma ısrar etmeye dayı nolur öğret, işte burası tam yeri felan aman ne zor geldi o araba kullanması, ahanda şu gölete ucuyorduk allah sizi inandırsın :))) Neyse dedim ben en iyisi kursa gideyim, yoksa çok can yakarım :) Devam ettik sohbetlerimize, genelde hep etrafı gezdim, otursam bile elimde çekirdek hem çekirdeğimi çitledim, çayımı yudumladım bunun yanında hep etrafı izledim. Doğadaydı gözüm.. Her zaman olduğu gibi şu zaman su gibi aktı tabi toparlanmaya başladık, saat altı olmuştu. Pekde yorundum aslında bu kadar yeterli olsa iyiydi. Vucüd iflas etmeden ben onu dinlendirmeliyim değil mi ama ? :) Topladık eşyaları arabaya, koyulduk yola.. Evli evine köylü köyüne dedik..
Güzel eğlendim ben bu hafta, çok bunalmıştım sıkılmıştım sınavların stresinden suratsız, tipsiz, sinirli birine dönüşüvermiştim, Ama bu hafta oturmadım hiç yerime, gezdim dolaştım inanın şikayet etsem vicdanım acır. Dilim yerinden kopar.:) Safranbolu gezilerimede yer vereceğim en yakın zamanda blogumda. 
Harika diyebileceğim kadar abarta bileceğim kadar abartarak söylüyorum. Çok keyif aldım bugün, çok eğlendim. Güzel bir Haftasonu gecirdik. Yedik, içtik, güldük, eğlendik. Bana çok iyi geldi. Tekrardan düşündüm de yanımdaki insanlar sayesinde keşke değilde bugünlerim hep iyiki demekle geçiyor. İyi, güzel ve en önemlisi beni çok seven insanlar biriktirmişim, Bundan güzel ne olabilirki.. Günümüzü güzel eğleyenler, hep var olun..
Kızılcasöğüt Barajı bir kısmı..
Barajın bir diğer yarısı, doğanın güzelliği..
Yetmiş yıl yaşamış bir insan, yakaladım onu uzun uzun düşünürken kim bilir neler düşünüyor, yaşadığı hangi güzel anları yad ediyordu bu güzel manzaraya bakarak. Aldım hemen onu kadrajıma.. (anneannem)

10 Nisan 2016 Pazar

İlk yazı..

Güzel bir haftasonu, yurttayım yatağımın üzerinde oturmuş ilk yazımı yazmak için uğraşıyorum. Bu benim ilk deneyimim olacak. Hata payım olsun değil mi? zamanla alışacağımı umuyorum.. Okumayı seviyorum belkide yazmayı da seviyorumdur kim bilir? 
Kendimden bahsetmek istiyorum size. Genç bir blogger olacağım, yazarım yazarım yazarım belkide okumaktan daha çok severim. Kitapları seviyorum hatta kitaplarla yaşıyorum. En büyük özelliğimde bu galiba kitaplara düşkün olmam, iyi kötü demeden okuyorum. Bir kitap sıkıcı başlasa bile bitiriyorum onu sanki yazara ihanet ediyormuşum da hatta kitapta bana kırılıyormuş gibi hissediyorum :) Genellikle edebi tür kitapları okuyorum. Zaten bana göre kitap okuyorsanız birşey öğretmeli size, birşeyler katmalı.
Bir üniversitede işletme bölümü okuyorum aslında edebiyat, gazetecilik gibi bölümlerde hep aklım kaldı galiba da kalmaya devam edecek bende bütün bu hıncımı okuyarak çok okuyarak geçiriyorum. Eğer yapabilirsem artık yazacağım, vakit buldukça güzel kitaplarımdan, güzel anılarımdan, gezip gördüğüm her yerden bahsedeceğim size. Ege'li bir kızın yazılarını okuyacaksınız.
Ege bölgesinin Uşak ilinde küçük bir ilçede büyüdüm ben, güzel ve en önemlisi sevgisini asla benden eksik etmeyen güzel bir aileye sahibim. Bana göre küçük bir şehirde büyümek, büyük bir şehirde büyümekten hep daha güzel gelmiştir. Aile, arkadaş, eş, dost sıcaklığını daha güzel yaşıyorsunuz öyle şehirlerde. Küçüklüğüm muazzam derecede güzel geçti abartmıyorum. Her besinin organiği, tazesi mi dersiniz yoksa sabahtan akşama kadar sokakta toz toprak içinde çılgınlar gibi oynamak mı yada eve aç döndüğünüzde o salçalı ekmeğin dünyanın en güzel nimeti yerine geçmesi mi? Size şimdi bir şey itiraf edeyim küçükken hiç okumayı sevmezdim küçüklüğümden arda kalan en büyük pişmanlığım hatta tek pişmanlığım bu. Yoksa herşeyin en güzelini en güzel şekilde yaşadım ben. Şimdi o pişmanlığımı toparlamaya çalışıyorum zaten biliyorum ki ömür tükenecek benim okumam gereken kitaplar tükenmeyecek. Neyse..ondokuz sene yaşadım ben bu şehirde iyisiyle kötüsüyle geçti. Şimdi farklı bir şehirde Safranbolu'da yaşıyoruım yaklaşık üç senedir de burdayım. Küçük şehirden diğer bir küçük şehire geçiş yaptım anlayacağınız fakat Safranbolu turistlik tabi tek artısı o hani şu meşhur evleri ünlüdür ya. Benim Banaz'ımın yerine tabiki geçemez! şaka bir yana her şehrin ayrı bir güzelliği vardır. Bakmayın böyle takıldığıma seviyorum bu güzel şehri, özlemler ayrı tabi tüm özlediklerim ayrı yaşıyor benden bu en acısı.. Neyse devam edeyim ben. 
Üniversite okuduğumu yukarıda kısa bir belli etmiştim ama birde ona değineyim nasıl meraklıysam bu okuma yazma işlerine önümüzde ki iki gün çok önemli sınavlarım var ama ben sabredemeyip geçtim bilgisayarın başına. Umarım beğenilenerek okunur yazılarım ve devam edebilirim bende. Sevmiyorum üniversitemi aslında sevmeden bir bölümü okumak ne kadar doğrudur bilmiyorum ama yirmiiki yaşımdayım geç olur diye düşünüp bırakmadım burayı şuan tek hedefim ya geçiş yapmak yada okuyabildikce okumak. Kendime birşeyler katmak için uğraşıyorum. Değinmiştim yukarda edebiyat veya gazetecilik okumak istediğimi aslında bunların yanında bir öğretim görevlisi olma hevesimde yok değil. Seviyorum insanlara bir şey katmayı, onlara güzel şeyler öğretmeyi, bilgiler vermeyi. Sanırım bir üniversite öğretim üyesi olursam öğrencilerim yaşadı. İlk işim şu almış başını giden yobazlığı durdurmak olur!! Benim hayallerim çok fazla, en azından birkaçı gerçek olsa ülkemde neler neler güzelleşmez ki.. Bu yüzden hep bir tavsiyem oluyor eşime dostuma okuyun diyorum hep okuyun, araştırın, ne olup bitiyor bilin.. Çıkarıp atın gözünden o at gözlüklerini. Ülkemin çok ihtiyacı var ufku geniş insanlara, gencinden yaşlısına aydınlama ihtiyacı var. Kendimi geliştirebildikçe daha çok geliştireceğim ve ilerde bu imkan bana doğarsa kendimle birlikte birçok insanda bu yolda götüreceğim..
Yurtdışına çıkmak birçok hayalimden biri görmek istediğim ülke çok, bu hayalimin gerçek olacağından eminim. Yakın zamanda olur mu bilmem ama ilk fırsatta bunu gerçekleştireceğim. Sadece okumak tabi ki de yetmez gezip görmek de gerek. Dünya turu yapıyormuşum bir bakmışsınız yazılarımın içinde bir o ülkeyi bir bu ülkeyi anlatıyorum :) neden olmasın olur mu olur? Bir sürü var gezip görmek istediğim ülke, şehir.. Neden bilmiyorum ama ilk gideceğim yer Amsterdam olacak, olacak yani içime doğuyor. Çok istiyorum o şehri görmek giden arkadaşlarımın dediğine göre enfes bir yermiş bende tadına bakmak istiyorum. Gezip görmek farklı ülkelerin, şehirlerin tadına bakmak, kokusunu içine çekmek farklı kültürlerde yaşamak sizce de çok hoş değil mi ? 
Benim anlatacağım daha çok şey olur. Konuştukça konuşasım gelirdi şimdide yazdıkça yazasım geliyor. Kısa bir kendimden bahsetmek istedim size ilk yazım güzel olsun diye uğraştım umarım başarmışımdır. Hayallerimin birkaçını paylaştım sizinle amaaan hepsini yazsam tek bir yazıda buradan Amsterdam'a yol olur :) Hayal etmek güzeldir tabi ki de faaliyete geçirirsek daha da güzelleşir. Hayallermizin, hayallerinizin gerçekleşmesi dileğiyle.. Umarım güzel bir haftasonu yaşamışsınızdır..