17 Nisan 2016 Pazar

Dünya Miras Şehri Safranbolu.. Eski Çarşı..

Batı Karadeniz bölgesinde yer alan bu şehir Safranbolu'da eski adıyla Zalifre' de yaşıyorum ben yaklaşık üç senedir. Hep kahve içmek için giderim eski çarşıya fakat öyle her yerini dolaşmamıştım. Şimdilerde nasip oldu. Ayaklarımız ağrıyana kadar gezdik annemle. Bana kalsa yanıma biri gezmeye gelmese hala kahvemi içim döneceğim, o güzel yerlerden mahrum olmuşum uzun zamandır. Neyse saat öğlen oniki civarında çıktık annemle dışarı, kahvaltımızı ettik, bindik eski çarşı dolmuşuna. safranbolu merkezle arası 10 dakika kadar, dolmuş eski çarşının göbeğine atıyor sizi haydi kendi başınızın çaresine bakın abisinin dermiş gibi bırakıp gidiyor. İndik dolmuştan kahvaltımızı yapmıştık fakat kahve keyfimizi eski çarşıya saklamıştık. İlk olarak çarşının içindeki Arasta Boncuk Kahvecisine gittik. İki sade kahve aldık. O kadar güzel bir servisle ikram ediyorlar ki oranın kahvesine bayılıyorum. İlk önce eski usül demir işlenmiş bir tepside osmanlı şerbeti, damla sakızlı su ve lokumla geliyor bunun yanında boş fincanlar. Her kahve özel küçük cezvelerde közde pişiyor ve masada dolduruluyor fincanlara. Cezvelermizde bakır, işlenmiş eski usül cezveler. Tadı bir başka oluyor bu yüzden.. Kahvelerimizi yudumlarken oradan buradan sohbet ettik annemle, ana kız dedikodu :) sohbetimizi ederken arkadan çalan müzik hep radyodan çalar ve türküler, türk sanat müzikisi tarzında çalar hep, sohbetinize güzel eşlik eder.. Fotograf çekilmeden olmazdı birkaçta fotograf cekildik bir saate yakın oturduk orada. Artık kalkma vakti gelmişti gezilecek çok yer tabi..
Sizcede sunum çok tatlı değil mi ?Bu mavi demirden masalı, tahta divanlı muazzam derecede güzel dizayn edilmiş kahveciden kalktık. Daldık çarşının içine, şöyle bir tur dolaştık içini, annemin almak istedikleri vardı dedim şimdi alma gezelim ben seni çarşının içine bir daha getiririm. Cinci Han var eski çarşıda, Kervan Sarayı diyede geçiyor tabi, çarşıda bir tur attıktan sonra oraya girdik. 1645 yılında hatrı sayılır Hüseyin Efendi diğer adıyla Cinci Hoca tarafından yaptırılmış. İki katlı ve altmışüç odalı olan bu saray, günümüzde otel, kafe ve etkilin yapmak için kullanılıyor. İçine girdiğimizde görevli gezmeye başlayabiliceğimiz yönü gösterdi. Başladık sarayı dolaşmaya yan yana dizilmiş odalar ve içlerinde canlandırma yapmak için koyulmuş birkaç heykel. Kimisinde anne baba çocuklar, kimisinde gelin damat, kimisinde bayanlar, kimisinde erkekler. Kimi odalar kapalıydı, içini nasıl merak ettik anlatamam ama yasakmış girmek, izin vermiyolar aman ne olacaksa sanki!! Neyse bu sarayın üst katından çok güzel Safranbolu manzarası izlemek mümkün, çıktık ikinci kata bir baktık şöyle, fotograflamayıda unutmadık tabiki. Ama en güzel manzaranın başka yerde olduğunu söyleyip, gitmehye karar verdik. Güzel oluyor böyle eski yapıları gezmek..
Sarayın bir odası, padişah ve şehzade koyunlar ne maanaa bilemedim :)


Sarayın ikinci katından görünen manzara, meşhur Safranbolu evlerinin bir kısmı..
Bu güzel sarayda türk mutfağının çeşitli lezettlerini ve yöresel tatlarınıda tatmak mümkün. Buradan çıktığımızda, Hıdırlık tepesine gitmeye karar verdik bende daha önce hiç gitmemiştim oraya Safranbolu'nun ayaklarınızın altında olduğunu söylemişlerdi. Diğer bir adıyla seyir tepesi diye geziçiyor. Bİr teyzeye nasıl gidebileceğimizi sorduk yürüyerek mi yoksa arabayla mı diye sorunca dedim '' anne galiba çok uzak ama olsun hava güzel haydi yürüyelim.'' Teyze tarif etti koyulduk gezerek gitmeye, annem illa bir Safranbolu evinin içinide görmek istiyor bu arada neyse dedim gel bakalım şu otele girelim belki izin verirler ama içeri girdiğimizde kimse yoktu. Yola devam ettik geri dönüşte uğrarız diye. Baya tepedeymiş şansımıza hava o kadar güzeldi ki. Çok terlesekte hıdırlık tepesini bulduğumuzda çok sevindik. Giriş ücretimizi verdik ve girdik içine gerçekten dedikleri kadar güzel manzaraya ve sakin bir oratama sahip bir yermiş. Baya hoşumuza gittik otuırduk iki çay söyledik manzaraya karşı, sohbetimize devam ettik orda konuşmaya pek bi ihtiyacımız varmış bir çay bitiyor diğeri geliyor manzaraya karşı ana kız konuştuk baya. Aslında birazda sıcağın düşmesini bekliyorduk. Akşam olsada sıkıntı yoktu, ama güneş biraz yoruyordu bizi. Sıcaklık düşünce kalkmaya karar verdik.. Güzel manzarayı bırakıp gitmesek o kadar iyiydi ama daha gezilecek yerlerimiz vardı..
Hıdırlık tepesinin girişinde karşılıyor bu heykel tarzı yazı bizi, galiba dünya miras şehirlerinin içine girerken imzalanan belge ..
Tepeden Safranbolu evlerinin bir kısmı..

Tepeden Safranbolu evleri..
Tabanvaylara kuvvet devam ettik yürümeye ama artık zor gelmiyordu hem sıcak düşmüştü hemde bayır aşağıya olduğu için kolayca yürünüyordu. Geri dönerkende o tarihi eser tarzında otele bir daha uğradık bu sefer içinde sahibi vardı. hemen sordum '' rica etsek otelinizi gezebilirmiyiz??'' Otel olduğu için yasak olduğunu ama gezmemiz için bir müzenin az ilerde olduğunu söyledi. Yolunu tarif etti ve hemen bulduk. Kaymakamlar müze eviymiş burası gezmek için gelen turistler, ziyaretçiler için güzel bir şekilde dizayn edilmiş. Üç katlı olan bu yapının sahibi Hacı Mehmet Efendi imiş Kaim Makam olarak geçtiği için yani o zaman yarbayın karşılığıymış bu isim verilmiş bu müze evine. Giriş ücretimizi verdiğimizde bize galoş verdiler ve giymemiz için rica ettiler bence güzel bir düşünce olmuş temiz ve korunmalı olması. Merdivenlerden çıktığımızda bizi birinci katta iki oda yani bizi selamlık adı verilen odalar karşıladı. bu katta birde harem bölümü vardı. Selamlık ve harem arasında bir dönme dolap gözüme çarptı bunu araştırdım ve meğerse haremde yapılan yemekler buradan erkeklere, selamlığa bu dönme dolaba koyulup servis edilirmiş. daha sonra odaları tek tek dolaşmaya başladık. Nasıl güzel dizayn edilmiş görseniz canlandırılmaya çalışılmış. Birinci katı dolaştık yatak odası ve burada çocuğunu sallayarak uyutan bir anne, karşı odasında oyun oynayan çocuklar bir diğer odasında yemek yiyen insanlar. Hepsi canlı birşekilde sunulmuştu bize. Bildiğiniz insanlar hareket ediyor ve bu benim en çok hoşuma giden kısmı olmuştu. İkinci katta da aynıydı. Kına gecesi düzenleyen kadınlar v.s. Çok büyük zevkle dolaştık müze evini, hep eski düzen korunmuştu. Eski demir kaplar, eski dikiş makinası, eski kıyafetler.. Hepsi birbirinden güzeldi..












bu şekilde canlandırılmaya çalışılmış..
Bu birkaç fotograf odanın bölümü ve tarihi eseler müze evindeki. Müze evini severek dolaştık. Daha sonra karnımız acıktı ve fincan kafenin mantısının meşhur olduğunu duymuştum. Müze evinden çıkıp oraya doğru yol aldık.. Fincan kafe küçük şirin biryer fotografını çekmeyi unutmuşum şuan onun pişmanlığını yaşıyorum size göstermek isterdim :( ama yolunuz düşerse uğramanızı tavsiye ederim. Dışarda şirin bir masasına oturduk, küçük sevimli bir kafe siparişimizi bir kadın aldı. İki mantı söyledik. Gerçekten tavsiye edildiği kadar güzeldi mantıları. Yemeğimizi yediğimizde bize çay ikram ettiler. Güzel sessiz şirin bir mekan çayımızı yudumladık, dinlendik. Eski Çarşıda gezilecek önemli yerler bitmişti aslında. Tekrardan çarşının içine dönüp alışveriş yapmaya karar verdik. Çarşının içine girdik. Öyle bir çarşıki bir yerden giriyorsun başka biryerden çıkıyorsun sonra bir bakmışsın olduğun yere geri dönmüşsün. İzmir kemeraltını bilenler bilir kısmen oraya benziyordu çarşının içi. Safranbolu'nun evlerinin yanı sıra safran çiçeği, lokumu meşhurdur. Çarşının içinde geziyorsunuz inanın acıkmak mümkün değil neden derseniz önünüze gelen lokum ikram ediyor. yok sağolun dediğinizdede kızıyorlar bu ikramdır alınır diye. Mecbur alıyorsunuz kırmamak için hepsinin lokumu taze güzel oluyor çeşit çeşit lokumlar safranlısı, sadesi, antep fıstıklısı vs. Annem lokum almak istedi arkadaşına, eşine, dostuna onu zalifre lokumcusuna götürdüm. Oranın lokumu günlük taze çıkıyor ve gerçekten çok güzel hafif bir tadı oluyor. oradan lokumlarımızı aldık. Dolaşmaya başladık annem safran içerikli ne varsa almak istedi. Bir yere uğruyor sabununu alıyor başka bir yerden vazalinini hemde çok çok gidince eşime dostuma hediye ederim deyip deyip aldı. :) Daha sonra safranbolu evlerinin maketlerini yapan bir dükkana uğrayıp, safranbolu evlerinden yapılmış şekerliklerden aldı birkaç tane. Bu arada safran çiçeğinin özelliği sadece safranboluda yetişmesinden geliyor ve ciddi anlamda pahalı bir çiçek. Aktarlarda öyle ucuza bulmak kolay değil :) Sabununun çok faydalı olduğunu öğrendik. Saça, cilde çok iyi geliyormuş. Neyse hediyelerimizide aldığımıza göre artık gitme vaktimiz gelmişti. Yakın arkadaşlarım annemi yemeğe davet etmişlerdi ve onları bekletmeyelim dedik. Güzel bir şekilde hiç aksilik olmadan gezdik bu güzel yerleşkeyi, çok keyif aldık, içimize sindi. Ayrılırken arkamıza tabiki baktık insanın ayrılası gelmiyorki!! Ama iki sene daha ordayım belkide daha fazla bilemezsin ki daha çok gezecek vaktimiz olacak.. Keyifle gezdiğimiz bu yerlere herkesi beklerim.Eğer birgün yolunuz düşerse buyrun gelin. Misafirim olun,  en güzel şekilde ağırlarım, keyifle gezdiririm. 
Safranbolu eski çarşıyı uğramadan Dünya Miras Şehrinden ayrılmayın aman haa :)))


2 yorum:

  1. Iste buntad okdum. ne güzel vakit gecirmisiniz ana-kiz. Bir gün bende gelecegim.

    YanıtlaSil
  2. Gelmeni herşeyden çok istiyorum biliyorsun :) ve sabırsızlıkla bekliyorum..

    YanıtlaSil